12.09.2008

I’m not afraid to die
I’m afraid to be alive without being aware of it



elimden geldiğince yaşıyorum.yarın neler olacağını bilerek, aldığım riskler gerçekleşmez ise bir gün önceden yarını yaşarak devam ediyorum. zaten çok aydınlıkta olmayan beni iyice sürükleyen, emir ve itaat üzerine kuruyorum. geleceğimi düşünüyorum çok uzakta değil nefesi her yerimde. geçmişimi düşünüyorum, silik hatta biraz derinlerde..

kendimi arıyorum buralarda...hatırlatması için koyduklarım yerinde yok. emanetlerimi taşıyan insanlar bırakıp gitmişler. yenilerine veriyorum..güvenmek zor geliyor şimdide. kendi dünyamda bütün dünyayı yaşıyorum..nefes almak zoruma gidiyor.

9.09.2008

bazen insan düşünür,[vrg]’’hayal ettiğim en güzel şey’’ [/vrg] ne olabilir diye.insandır bu ve kendi beklentilerine göre olabilecek en güzel şeyi hayal eder.
onu tanıdığında insanın hayali değişir.artık hayal kurmasına gerek yoktur.eğer bu hayatta en önemli şey ‘’[vrg]anlamak[/vrg]’’ ve ‘’[vrg]anlatmak[/vrg]’’ ise artık arayış bitmiştir. kendi içinde kopan fırtınanın bir benzerini birinde buluyorsan ve artık başka bir şey aramak istemiyorsan bunu sağlayan insan hayal edebileceğin şeylerin en sonudur.geride kalanlar artık önemsiz.
bulduğunu çok sonradan fark edersin bazen.zaman geçer ve anlarsın nekadar farklı olduğunu.anlarsın ve artık bırakamazsın.tek düşündüğün fark etmediğin zamanları telafi edebilmektir.gecelerce susmadan anlatmaktır derdin.çünkü anlar.seni kelimelerinde değil çok daha derinde tartar.düşünceleri ve duyguları birleşir.seni sen bir şey yapmadan mutlu edebilmenin yolunu çok iyi bilir.
ama zordur aynı zamanda.o kadar çok keşkeler vardır bazen,içinde kalır.haykırmak istersin ki arada ki mesafeler bile bastıramasın kelimelerini.ama bazen olmaz.özlem vardır.özlersin hemde onu görmediğin ilk andan son an’a kadar.
anlık kararlar vardır.bir yere gitmek gibi.ama kimse tahmin etmezdi ki verilen küçük bir karar bu kadar güzel şeyleri yanında getirsin.
[vrg]tanıdığıma,konuştuğuma,düşündüğüme,üzüldüğüme[/vrg],[vrg]yanında olduğuma,yanımda olduğuna ,her an yanında[/vrg] [vrg]olmak istediğime[/vrg] ve bunun gibi binlerce ‘’insanı’’ oluşturan kelimede adı geçtiği için pişman olmadığıma, tüm bunları sağlayan her ne ise teşekkür ettiren hatta ‘[vrg]’alkışlamak istiyorum[/vrg]’’dedirten.insana kendini bulduran [vrg]o’na[.değerini bilmek bildiklerimin en gerçeği.
ve şanslıyım ki buldum onu büyük kalabalıklardan...

12.02.2008

...


''sertanım canım kendine cok cok iyi bak seni ve talhayı cok seviyorum... neye inanıyorsanız ona emanet optum umarım bi sekilde bir daha bulusuruz...''


Böyle bir not görünce ne hisseder insan? Üstelik uğruna herşeyi yapabileceğiniz ama ihmal ettğiniz daha doğrusu kendini size ve herkese kapatan arkadaşınız yazmışsa. aradaki yüzlerce kilometreyi bir anda koşmak isteyip yada herkesi arayıp ona ulaşmaya çalışırken ne hisseder insan?


neden diye soramam biliyorum nedenleri. elimden gelen olurmuydu sorusunun cevabınıda biliyorum..o noktaya nasıl geldiğinide...ilk gelenin sen olmadığınıda kendim kadar biliyorum. bundan sonrasına bakmak istiyorum ama hep gözümde uzakta bir ışık kalıyor, yapamıyorum, düşünemiyorum yapmam gerekeni..nasıl başlayacağımı nasıl davranacağımı bilemiyorum..


beraber nefes aldığımızı, tek olmadığımızı nasıl unuttuk bunu bulamıyorum..nefes almayı nasıl unuttuk anlamıyorum..


18 yıl nasıl geçti birlikte ve şimdi burada bu noktadayız..sen olmamayı ben düşünmemeyi tercih ettim..


nasıl hatadır bu...

5.02.2008

kan tadı

unutulan küçük bir parça üzerine 12 yıl koy ve sana bugün fışkıran kanlar, sonsuz acı ve mutsuzluk olarak geri dönsün. 1,5 cmlik ufacık minicik bir şeyin yarattıklarını 8 tane anestezi iğnesi durduramasın...neyse ağzım yüzüm şiş berbat halde direk konuya geçelim o yüzden..


geçen gün attığım mailden o kadar rahatsız oldum ki.gene o anlık yanlızlıklardan biriydi ve gene aynı haltı yedim. üstelik hemen arkasından üçgenlerin kenarlarının sayısı ile problemi olan o muhteşem insanla olan konuşmaları okuyunca ki bu noktada fantastik türk edebiyatından kallavi sözler devreye girmekte.tekrar tekrar rahatsız oldum.ama sorun yok nasılsa odun olduğu için gene öyle kalacak ve önemsemeyecektir.

şu yeni başlayacağım iş durumuda düşündürüyor. olmasını istiyorum çünkü başta çok iyi para ikincisi çok iyi bir ortam. ama bakalım nolucak..üstelik yazın buralardan gidiceğimi bilmek ve bunu ona kabul ettirememekte kötü hazır aklıma gelmişken..


elim kolum yoruldu gene ama olsun bir kez daha anlamış oldum buraya yazmaktan çabuk sıkılıyorum...öylesine çok şey anlatılabilecekken...

12.01.2008

identity

alında çok zamandır bildiğim ama kendimi bilmediğime ikna ettiğim, yazmak istemediğim yada yazman korktğum konu..ben.

80ler gecesi tadında müziklerim,bana bakan birkaç boş bira şişesi ve tek başıma oluşumun verdiği bir öze dönüş yolculuğu belkide..

artık hafızaman güvenemiyorum sanırım..pek çok şeyi bıraktığımdan beri beni ben yapan,beni anlatan özelliklerimide kaybediyorum.sanki bilinçli bir son yolculuk havası ve onunla gelen soğuk bir nefes burada hissettiklerim..

aksine yüzümde yayılan sıcaklık,beni bunaltan bir hava var çevremde..

nerden başlayarak yanlışlara daldığımı bilmiyorum.ilk olarak neyi yapmam gerekiyordu ve ben atladım tam kestiremiyorum.ama insanlara baktığımda yada konuştuğumda çok eskilerden kalma bir şeylerin benim içimde olmadığını anlıyorum..sanki biraz dexter gibi,dışı canlı ama içi bomboş.olmadığı bir şekle bürünmüş ama zaman zaman gösteriyor gerçekleri..

asit çekerken jim acaba ne hissediyorduda doğru yolun o olduğunu düşündü..bunuda merak ediyorum evet, doğru yolun bu olduğunu nasıl anlayacağımı.zaman gerek falan laflarına inanmak istemiyorum çünkü birşeyler için geç kaldıktan sonra geride kalan zamanın asla aynı olmayacağını öğrenebildim en azından.

hiç birşeyi tam olarak yapmadığımı biliyorum,bir konuya eğilip onun herşeyini incelemek yada en detaylı olaylarına kadar bilmek bana göre değilmiydi acaba? her zaman çok şeyi bilmek ama detaylarında eksiklikler yaşamak üzerine kurdum hayatı.bu bana ne kazandırdı..

düşünüyorumda gerçekten ben bunu kazandım dediğim pek birşey yok galiba.yok hayır şu amerikan jargonunda ki looser tip kişileden olmadım ama hep birşeyin eksikliğini duydum..yaptığım yanlışların arkasında durmadığım gibi.

iyi ki dilim var ve iyiki zorda kaldığımda dahi beni kurtarabilen bir özkoruma mekanizmam.zorda kaldığımda beni şaşırtan bir başarıyla savunan beni alıp taşıyan bensiz bile yaşayabileceğine inandığım egom.

potansiyellerine inmeye çalışmak,en azından bunun için bir yazı bile yazmak çok zor. başarısız olma ihtimali yüksek.ama olsun denemeden ölemeyiz değil mi.....

rüya

telefonla uyandırılıp tekrar daldığınız anlarda gördüğünüz rüyalar vardır ya..en saçma en acaip şeyleri o anlarda görürsünüz..bunlardan bir tanesiyle başlamak istiyorum (burda astronomy çalmaya başlıyor )...

hikayemiz orta çağda başlar, ilginç bi şekilde benim kalem var ama tabi şuan ki evimden biraz büyükçe bişey.(tamam tamam mal espri yok) saldıranlar ise, bu kez bilindik yaratıklar, isyancı köylüler değil hepsi tanıdığım sevdiğim insanlar..üstelik saldırmakla kalmıyor benim yanımda olanları tek tek yakalayıp parçalıyorlar..biraz kanlı sanki ama olsun soğuk havada sıcaktan bayılarak uyanmaya yarıyor en azından..

bu noktada a secret place devreye giriyor,bilmediğim görmediğim yerlere dalıyorum..kaybolmak,karanlık,sessizlik..aslında huzurluyum çünkü sonunda olacakları biliyorum. bir tür kabulleniş bir tür boyun eğme.

çıktığım kapıdan bugüne dönüyorum. geride kalanlara bakıp yinede onların burada olmasını istiyorum..sonra tekrar bidik bir melodi..the dar tower of abyss,bana dönemem gerektiğini artık uyanmamı söylüyor..