12.01.2008

identity

alında çok zamandır bildiğim ama kendimi bilmediğime ikna ettiğim, yazmak istemediğim yada yazman korktğum konu..ben.

80ler gecesi tadında müziklerim,bana bakan birkaç boş bira şişesi ve tek başıma oluşumun verdiği bir öze dönüş yolculuğu belkide..

artık hafızaman güvenemiyorum sanırım..pek çok şeyi bıraktığımdan beri beni ben yapan,beni anlatan özelliklerimide kaybediyorum.sanki bilinçli bir son yolculuk havası ve onunla gelen soğuk bir nefes burada hissettiklerim..

aksine yüzümde yayılan sıcaklık,beni bunaltan bir hava var çevremde..

nerden başlayarak yanlışlara daldığımı bilmiyorum.ilk olarak neyi yapmam gerekiyordu ve ben atladım tam kestiremiyorum.ama insanlara baktığımda yada konuştuğumda çok eskilerden kalma bir şeylerin benim içimde olmadığını anlıyorum..sanki biraz dexter gibi,dışı canlı ama içi bomboş.olmadığı bir şekle bürünmüş ama zaman zaman gösteriyor gerçekleri..

asit çekerken jim acaba ne hissediyorduda doğru yolun o olduğunu düşündü..bunuda merak ediyorum evet, doğru yolun bu olduğunu nasıl anlayacağımı.zaman gerek falan laflarına inanmak istemiyorum çünkü birşeyler için geç kaldıktan sonra geride kalan zamanın asla aynı olmayacağını öğrenebildim en azından.

hiç birşeyi tam olarak yapmadığımı biliyorum,bir konuya eğilip onun herşeyini incelemek yada en detaylı olaylarına kadar bilmek bana göre değilmiydi acaba? her zaman çok şeyi bilmek ama detaylarında eksiklikler yaşamak üzerine kurdum hayatı.bu bana ne kazandırdı..

düşünüyorumda gerçekten ben bunu kazandım dediğim pek birşey yok galiba.yok hayır şu amerikan jargonunda ki looser tip kişileden olmadım ama hep birşeyin eksikliğini duydum..yaptığım yanlışların arkasında durmadığım gibi.

iyi ki dilim var ve iyiki zorda kaldığımda dahi beni kurtarabilen bir özkoruma mekanizmam.zorda kaldığımda beni şaşırtan bir başarıyla savunan beni alıp taşıyan bensiz bile yaşayabileceğine inandığım egom.

potansiyellerine inmeye çalışmak,en azından bunun için bir yazı bile yazmak çok zor. başarısız olma ihtimali yüksek.ama olsun denemeden ölemeyiz değil mi.....

rüya

telefonla uyandırılıp tekrar daldığınız anlarda gördüğünüz rüyalar vardır ya..en saçma en acaip şeyleri o anlarda görürsünüz..bunlardan bir tanesiyle başlamak istiyorum (burda astronomy çalmaya başlıyor )...

hikayemiz orta çağda başlar, ilginç bi şekilde benim kalem var ama tabi şuan ki evimden biraz büyükçe bişey.(tamam tamam mal espri yok) saldıranlar ise, bu kez bilindik yaratıklar, isyancı köylüler değil hepsi tanıdığım sevdiğim insanlar..üstelik saldırmakla kalmıyor benim yanımda olanları tek tek yakalayıp parçalıyorlar..biraz kanlı sanki ama olsun soğuk havada sıcaktan bayılarak uyanmaya yarıyor en azından..

bu noktada a secret place devreye giriyor,bilmediğim görmediğim yerlere dalıyorum..kaybolmak,karanlık,sessizlik..aslında huzurluyum çünkü sonunda olacakları biliyorum. bir tür kabulleniş bir tür boyun eğme.

çıktığım kapıdan bugüne dönüyorum. geride kalanlara bakıp yinede onların burada olmasını istiyorum..sonra tekrar bidik bir melodi..the dar tower of abyss,bana dönemem gerektiğini artık uyanmamı söylüyor..