30.11.2006

heyecan

mırıl mırıl uyanılan bir sabah belki pek çok yeni şeyin başlangıcı...stressle karışık güzel bir heyecan..sıcak bir duş ve hazırlıklar...farklı iki yoldan hayat..farklı ama tek iki hayat....tüm şarkılarım onunla..başarılar ''hayat''

duraklama

her şey duraklar bence...hatta bunun zamanı bile vardır denebilir.herhangi bir örneğin çeşitli aşamaları bitirdikten sonra kaçınılmaz sonu durakmaladır.tabi ki konu gelip çatmak zorunda ilişkilere..

üstelik aşk'ta yaşanan duraklama insanın tüm hayatını,anını ve geride kalanları donduruyor.inanamamazlık başlıyor herşeye ve hiç bir şeye..zor değil mi ? evet kesinlikle çok zor.ama güçlüyüz biz.hayatta böyle olmak zorunda olan insanlar vardır.her şart ve koşulda biraz diğer insanlardan farklı olmak zorunda olanlar..şimdi nasıl oluyor bu ? şöyle ki;

öfffffffff çok saçma yazdım bence ama silmeyeceğim..

yeniden başlıyorum..


fıkraları kim yazar mesela ? fıkra denen ve bizi yeri gelip dehşet güldüren şeyleri yazanlar belki de dünyanın sayılı somurtkan insanlarından ama yetenekleri bunu yapabilmelerine izin veriyor.yetenekleri olan insanlar demiorum çünkü her insanın yeteneği vardır ve bazılarının ki bariz açıkta diğerlerinin ise hafif dondurulmuş bekler haldedir.

benim yeteneklerim ne merak etmiyor değilim.çünkü şu yaşımda hala ''ben şunu çok iyi yaparım'' dediğim şeylerden emin değilim..ve bir cümlede bu kadar çok ''ş'' kullanmaktanda aynı oranda mutsuzum..neden bak bunu da bilmiyorum..olsun benim bilmediğim sorularım var ve çoğu insandan daha özel yapar bu beni...hayatta çözemem gereken basit,saçma ama yine de ''benim'' olanlar var ve bu özünde iyidir..

başlık duraklama ama anlatacak bir duraklama yok..yaşanan kötü anları geride bırakmaya karar verip sonra buraya yazmayı doğru bulmayanlar grubundayım..insan geride bırakmayı bilmeli yoksa asla içine düştüğü bunalımdan ve kara küçük kutudan kurtulamaz.

hikayelerin hep bir girişi vardır ama bazı hikayelerde giriş hem çok uzun ama hemde çok ani olur.bilmem hiç duydunuz mu? öyle hikayelerdir ki gerçekten aşk kokar..buram buram hatta öyle denir..zamanı çok ilginçtir,ani ve şaşırtıcı ama beklenendir bir yandan..uzun zamandır beklenen..işte böyle ilişkiler bazen duraklar bence..duraklamak hep son değildir hatta belki bir yenilenmedir.ve devamında gelen iyi haberler varsa...

sabretmek evet hem çok zor hemde çok bunaltıcı bir iş ama insan yavaş yavaşta olsa güzel bir değişim gördüğünde ağzı kulaklarına varıyor..nasıl anlatacağını ve neler diyeceğinden emin olamıyor..ama olsun karşında ki anlar sen hiç merak etme..ne kadar gerçek seviniyorsan senden yayılan o duygu o kadar hissedilir oluyor..bkz: doğru orantı

karşılığını vermeden ne yazık ki hiç bir şey olmuyor..ve keşke karşılık her zaman maddi olsa..verilen duygu ve düşünceler çok ağır kalıyor paranın insana verdiği zarar yanında..yıllar ve belki bir hayat çalıyor sinsice...biri için verilen kavganın böyle bitmesi evet çok üzücü ama gerçekten elde ettiğin,bundan mutlu olduğun biri için verilen bu kavga aynı zamanda çok lezzetli..

hayat bir oyun ve biz kötü oyuncularız..öyle olmasa yazılar yazmaz,kendimizi ve aklımıza gelenleri açıklamak istemezdik..iyi oynasak sessiz ve derinden,kimseye çaktırmadan yaşar,her şeyi içimizde çözerdik.....ve bu yazdıklarım saçma bir bakış açısının ürünüdür not ediyorum..

bildiğim ve öğreneceğim herşeye dair dayanma gücü belki acımasızlıkla elde ediliyor ama acımasız olmak insanı sevgiden mahrum bırakıyor...iki ucu boklu olsa keşke değneğin..böylece biz sadece elimizle tutmak zorunda kalırdık..

28.11.2006

Trying to rememeber what I know I should forget
Trying to forget her but I really haven't yet.
Things go wrong, things go wrong.
--------------------------------------------
Trying to rememeber what it was I said you'd done.
Really dosen't matter cause your still my only one.
Things go wrong, things go wrong.
-----------------------------------------------------
I know that love is sometimes chained.
But in my heart I feel the same.
Don't be so quick to say we're through.
Things go wrong, but I still love you.
----------------------------------------
Things go wrong, things go wrong.
Don't tell me that your love has changed.
Don't tell me it can't be the same.
Don't be so quick to say we're through.
Things go wrong, but I still love you.
I still love you, I still love you, I still love you
--------------------------------------------
chris isaak..müziği çok güzel sözleri de keza öyle..things go wrong

27.11.2006

tesadüfler hayatı



ne garip 1.5 saatle alakalı birşeyler yazmamın üzerinden 1.5 saat geçiyor ve bunun kavgasını veriyorum.özetle sıkıcı olduğum,konuşmadığım,ilgilenmediğim ve buna benzer bir kaç milyon şey olduğum söyleniyor..ne acı aslında ve ne kadar ironik,keşke yazmasaydım bir önce ki yazıyı..o zaman hiç değilse baktıkça canımı daha çok yakacak birşey olmazdı...bir ona bakıyorum ne düşündüğüme bir de benimle alakalı ne düşünüldüğüne...

diğer ilişkilerde var mı acaba böyle sorunlar..acaba orada da insanlar ''var ama söylemem'' diyor mu birbirlerine..hiçte sevmem bir şeyleri kıyaslamayı ama merak dizginlenemeyen bir duygu değil mi?




oscar wilde demiş ki ''kadınlar sevilmek için yaratılmıştır, anlaşılmak için değil'' ve ben buna inanmamakta direnenler sınıfındayım,fakat süngüm düşüyor..anlayamıyorum..beklentileri ne istendiğini benden...keşke herkesin kullanma klavuzu olsa..




aslında ben hatamı biliyorum; kendimden o kadar yukarda tutuyorum ki ben insanları sonra anlatamıyorum aslında hataları olduğunu ve bunları görmediklerini...herkes doğru ama ben yanlışım...fatalerror'dan bahsettik değil mi geçen yazıda? yanılmıyormuşum değil mi cuk uyuyor..


uykum falan yok artık..uyumak mutlu insanların hakkı bence,ben yattığımda aklıma gelenler beni üzmeye devam ettikçe uyumak mecbur kalmadıkça yapmak istemediğim bir eylem ve alkol biliyorum ki sen yine tek dinleyici olacaksın bana karşı..sadece dinleyen,sadece susan..ama en azından canımı yakmayan,bunu istemeyen..




acaba nasıl bir insan olsaydım insanlar benden memnun olurdu? ne yapmam lazım acaba çok merak ediyorum ben bunu gerçekten..kimseyi memnun edemiyorum,kendimi zaten memnun edemiyorum.peki öyleyse ben ne yapıyorum ? bilerek eziyet çekmek aptallık mı yoksa bir noktadan sonra düşünmeyi bırakmamızın nedeni mi..


en sevmediğim şeylerden biri -ve eminim sizde pek sevmiyorsunuzdur- ikilemler...bir kaç saat içinde değişen davranışlar ve düşünceler..bir bakıyorsunuz sevimli sıcak bir yazı..sonra bir bakıyorsunuz aslında dünyanın en kötü insanı sizsiniz..ne garip,ne çelişki..olsun ben demiştim beni mutlu eden herşeyde bir yarımlık ve eksiklik olmalı yoksa bana yakışmaz diye.Diva's arya çalıyor şimdi kesik tiz çığlıklarla,ama asıl çığlık atmak isteyen benim..evet dışarı çıkıp deli gibi bağırmak istiyorum ki burda ''gibi'' kelimesi fazladan yazılmış bile olabilir.


sürekli hayatlarımız kameraya çekilse keşke,bazen buna ihtiyaç duyuyorum..mükemmel biri olmadım olmayacağım ama benden daha iyi insanlar zaten çok az bu dünyada...ve herkes kendini o gruba dahil etmese keşke..


sevdiğim insan için elinden gelen fedakarlığı yapmak acaba çok şaşırtıcı bir şey mi? yada bunu reddetmek acaba ona yapılan bir ''senin yerin bu'' konuşması mı? çok sorum var ama yanıtlarım yok...




joseph conrad ''duslerimizi yalniz gordugumuz gibi yalniz yasariz'' diyor ama ben yalnız yaşamak istemiyorum ki..zaten yeterince kendimleyim..

yaptıkların hiç takdir edilmeyecek ve sen hep suçlu kalacaksın,çabalaman ve direncin boşuna çünkü sen doğuştan şanssızsın...hep ve hep sessiz kalacaksın..bu benim hayatımın özeti olsun

1.5 saat

evet bir günde benim keyfime ayırıp uyuyabildiğim -ki uyumak artık bir keyif bir lüks- saatin süresidir bu rakam.günlerdir çalıştığım,uğruna pek çok şeyden feragat ettiğim sınav denilen hadisenin son anda ertelenmiş olması ve ilginç şekilde benim ne tepki vereceğimi bilememem...sevinmeliyim sanırım,yok yok önce gelin bir kazandıklarım kaybettiklerim listesi yapalım

  • kazandıklarım; evet uzunca bir düşünmeden sonra kazandığım tek şeyin kaçınılmaz olanı ertelemek olduğuna karar verdim...
  • kaybettiklerim; lora hanımları göremedim çok fazla,perşembe günü olacak felaketi ikinci plana attım,günlerdir uyumuyorum,sırt ağrılarım inanılmaz boyutlara ulaştı,masa lambam tayyar artık uzatmaları oynuyor sönmeden günler geçirdiği için,sinir ve stressten neler yaşadığımı ve yaşattığımı biliyorum.

vazgeçtim...liste uzuyor yoksa ve iyice moral bozucu olmaya başladı...

biliyorum evet... bunları, benzer dönemler geçiren herkes tanıyor.hepimiz, bu yolları yaşadık veya yaşıyoruz..ama bırakında birazcık ben mızmızlanayım..bu özelliğim alınmış bir hayat sürdüm....sanırım acısını çıkartmam lazım yoksa ben bu hayatın tamamını çıkartamayacağım

uyumayacağım,bekliyorum uyanmasını...yanında uyumak belki beklediğim

uykusuzluk




çok büyük hışımla ve çok kararlı yattım yine,gözlerim yatağı kesip duruyordu zaten saatlerdir...peki neden yine buradayım? bu ışık kaynağının karşısında..




sabah çok çok erken saatlerde zaten kalkıcam ama bakıyorumda zaten artık geceden geriye kalan pek fazla bir şey yok bana,her zaman olduğu gibi.adım mı acaba beni buna sürükleyen,uyumamak daha doğrusu uyuyamamak benle nereye kadar devam edecek yolculuğa...bir tek rahatça uyuduğum yer var,ama şimdi uzakta sayılır aslında dakikalarla ölçülen ama gerçekte ulaşması çok zor olan bir uzaklıkta.pardon pardon aşk'ı anlatmayacaktım henüz,daha erken onu dinlemeniz için.biraz daha öğrenin bir şeyler ve tanıyın bu oyunun kahramanlarını.




sessizlik..sonra gelen bir titreme..yok üşümekten değil çünkü öyle bir sıcak var ki zaten mümkün değil..bu daha farklı metalik bir titreme..hımmm telefonmuş...masum küçük sessiz harflerle yazılmış bir mesaj..uyku kokuyor mis gibi.özlediğim yerin kokusu bu..rahat uyuyabildiğim tek yerin.




sessizlik..camda kırmızıya dönük ışıklar ve hepsi açıklanabilir nesnelerden vuruyor...hiç mit'ler yok bu durumda veya şehir efsanelerine konu olacak ilginç hikayeler taşımıyor ışıklar,herkes uyumuş ve ben yine onları bekliyorum.




sessizlik..kırmızı bir bardak ama kocaman,bana çok şeyde eşlik ediyor,üşendiğimden mi sevdiğimden mi bilmiyorum ama çok şeyi onda yaşıyorum..lezzet denir heralde adına..küçük kara balık vardı behrengi'nin sanırım bu da benim küçük kırmızı bardağım...






ara


ara verdim,günlerdir devam ettiğim bir şeye.on dakika diye başladım ama galiba yarım saati geçti.içimden gelmiyor ki.en büyük sorun bu ve ben nasıl aşacağımın bilincinde değilim.yapmam gereken çok az şey var,yapabilecekleriminde farkındayım ama neden böyle bir bıkkınlık var.son olması mı neden yoksa benim artık başlangıcı hatırlayamayacak kadar kör olmam mı...


toplu ulaşım araçlarına benziyor bu msn ve türevleri.nasıl arada insan kalabalıkta olmaktan hoşlansa da aslında hep tek başına olmaktan yanadır. başkaları ile görüşmek buna benziyor,arada yapılması gereken ama beni çok hızla sıkan bir durum.o yüzden sanki artık çok açmıyorum.yorumdum evet evet ben gene bu yoruldum kelimesine taktım

düşüncelerden sıyrılmak

arpacı kumrusu gibi düşünmeye başladım ben.sürekli aynı şeyleri,hiç bir değişiklik yapmadan düşünüyorum üstelik.insanlara bunun yanlışlığını anlatıyorum,hatta pek çok konuda vaazlar denebilecek konuşmalar yapıyorum -ki eminim sıkıyorum insanları- ancak hiçbiri kendimi etkilemiyor.ne istediğimi biliyorum belki evet ve adına bir parça huzur deniyor ama nasıl sağlanır konusunda hiç bir fikrim yok.
bunların hepsi birbiriyle bağlı sanki,insanlar ilişkiler kurar,insanlar kendine bir yer edinir,insanlar sıkılır,insanlar yorulur ve insanlar ölür.arada kalanlarda yemek ve içmek gibi doğal ihtiyaçlardır(ancak içmek kelimesinden ne anladığınız değişebilir). yok yok yanlış oldu bu.aşk var arada.unutulmaması gereken ve herşeye gücü yeten ama konumuz ondan ayrı şuan,çok özel bir günde bundan bahsederiz yine.neyse nerde kaldım,hah,çevremde ben ne zaman kötü olursam insanlarında kötü olmaya başladığını görüyorum.başlarda bunu ''vay be benimle ne kadar ilgililer'' diye gayet saftirikçe karşıladım.sonra baktım ki aslında hiç birşey değişmiyor insanlarda,sadece benim bakış açım sorun.
sonra bakmamaya başladım,son dönemlerde en azından.buna bazı insanlar kelime olarak ''yorgunluk'' diyor ama ben henüz tam ifademi bulmuş değilim.
adamın biri bir gün diye başlayan fıkralarda ki gibiyim ve nedense bu adam hiç istediklerini yapamıyor.her zaman ve her zaman bir eksik yan çıkmalı ki ona yakışsın,onun olduğu anlaşılsın.


zaman bazen çok hızlı akarken neden olmaması gereken anlarda çok yavaşlıyor.bakıyorum insanlara bazı şeylere seviniyorlar veya bir topluluğa anlatıyorlar fikirciklerini.aşağılamak için değil bu tabir ama gerçekten çok basit düşünüyor bazı zamanlarda insan denen minicik sevimli şey.

rubik küpünü hiç çözmeye çalışmamış biri olarak sanırım bu bulmacalarıda zamana bırakıp bir daha hiç dönüp bakmayacağım.yada bilmiyorum belli olmuyor ki.


hayatıma yön vermiş tüm an'lardan payıma düşeni yaşıyorum

26.11.2006

ilk gelen


bende tekrar yazmaya karar verdim.üstelik bu kadar sıkıntılı bir döneme denk geldi.bilmiyorum kimler okur yada kimler önemser ama burda alt metinler altında yatan benden bahsedeceğiz.


ilk hikaye için biraz zaman geçmesi lazım,hazır ve zamana sahip biri olmalıyım.belki bugün yada belki hiç bir zaman.


şimdi ise bir mesajla gelen enteresan sıcaklığı yaşıyorum,beklemek hem zor hem eğlenceli.ne olacağını bilmeden beklemek ızdırap.bakalım,hayat ne kadar acaip göreceğim galiba.
ayrıca bu resimi yapan eller hakkında olacak belki.çünkü hayatımın en büyük parçasını oluşturuyor hali hazırda.
masal tadında olmasını dilediğim,ama olmayacağını bildiğim bir yer burası.sonuna kadar yazabilmek dileğiyle.