30.12.2006

such a lonely dayand it's mine
the most loneliest day of my life
such a lonely day
should be banned
this day that i can't stand
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
shouldn't exista day that i'll never miss
such a lonely day
and it's mine
the most loneliest day of my life
and if you go, i wanna go with you
and if you die, i wanna die with you
take your hand and walk away
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
and it's mine
a day that i'm glad i'm not survived

belki uyku..sabah 8..hayat berbat

geçmişe yolculuk

bugün kendimi kuru yapraklarla kaplıçıkmaz bir sokağa benzetiyorumsadece o sokakta yaşayanlar üzerimdengelip geçiyorbugün kendimi odalarından çoğu boşbazen dolan bir otel gibi hissediyorumiçimden ne hayatlar ne hikayeler ne aşklargeçip gidiyorben böyle değildim ne zaman kayboldumrüzgarla dans ederdim ne zaman savruldumbir ses duydum geçmiş zamandanbir ses duydum küçük bir kızdan

15.12.2006

seçim

istediğini tercih eder insan.özlediğini,görmek istediğini yada önem verdiğini.üzerine titremek,alakalı olmak değil mi iki insanın birbirine verebileceği en güzel hediye. herşeye zaman ayırlamalı elbette ama günlercemi sürmeli bu..


hava çok bulutlu,ay var gökyüzünde ama kalmış camların arkasında.zaman geçmiş üzerinden en son güzel geceden...ay var gökyüzünde ama hava çok bulutlu..en kötüsüde ne yaptığını bilmemek

biraz ilgi,biraz alaka ama hepsi şefkat sosunda


komik bir yemek tarifi.ama nedense aranılan lezzet gibi duruyor şu hayatta.sanki pek çok insanın ki bunlar yemek seçenler olsun,tek bir noktada buluşturabilecek bir yemek yapmak demek bu malzemeler.


insanlara ihtiyaç duyuyor değil mi insanoğlu.çok enteresan şekilde yalnız kalmak her zaman iyi gelmiyor bu ufacık bedenlerimize.nefes alamıyoruz bazen sahip olduğumuz ciğerlerle yada yetmiyor bize o hep yetindiklerimiz...


küçüklüğünden beri varmıdır bir kişi çıkıpta hasta iken ilgi görmek beni üzüyor diyen...bilmem vardır heralde çünkü bu hayatta herşeyin olabileceğine inanıyorum ben artık,çok sevdiğiniz bir şeyi yaparken ölebilir,yada nefret ettiğiniz bir yerde hayatınızı değiştiren insanla karşılaşabilirsiniz veya hastayken insanlara surat yapar onları bezdirirsiniz...hayat işte.


eleştirel bir yazı değil bu,bu noktada belirtmek istedim çünkü bahsedilen benim fikirlerimse burada en fazla kendimi eleştiriyorumdur.çünkü cevap hakkı kısıtlı bir yerde konuşmak ve sonra kendini haklı görmek ancak başka insanlara yakışır ve ne mutlu ben öyle insanları tanımıyorum,en azından bireysel anlamda..


ritüeller,bu hayatta herkesin sahip olduğu değişmez olmayan ama değişmesi çok zor olan,bazen adı karakter özelliği,bazen inat yada bazen aptallık olarak değerlendirilen herşey bence..ki bende bu aptallıklara ah pardon ritüellere sahip olan biriyim elbette.


sizler keyfinizin kaçtığı anları neden sevmezsiniz? yanlış oldu aslıda soru şekli,insan keyfinin kaçmasını kendisi için mi istemez yoksa çevresi için mi? evet bu gayet yakışıklı oldu.neyse genel cevap insani normal bencillikten kendi için olmalı.ama ben bir türlü buna katılamıyorum.ben mutsuz yada herhangi bir nedenle durgunken daha çok etkilediğim insanları görmeye başlıyorum..sıkıldım sonra devam edelim bu konuya..

10.12.2006

basit düşünüyormuşum çok aşağıymışım,kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatıp karanlığa gömülüp elinden gelen bu sadece.
konuşmak deyip birşeyler empoze etmek,kabul etmediğim için küçük olmak..! anlatılamayacak şeyleri kendine kabul etmek ama benden anlatmayı beklemek..çelişkilerini hep sen anlamazsınla kapatmak ve dev aynasından sadece kendine bakmak..sıkışınca telefon kapatmak,ilk söyleyen olmasına rağmen anlamını anlayamamak..
bu zamana kadar ben kaldıysam herşeyi bırakmışım demektir.işte sorun bunu anlayamamak!

9.12.2006

o fortuna,velut luna

bir insan neden sever..nasıl anlatır yada düşüncelerini karşısında duran ve hiç kıyamadığı varlığa..bizim hakkımızda birşeyler diye mi başlamalı söze yoksa hiç sesleri kullanmadan sadece hissetmeye mi çalışmalı zamanı,hayatı ve yaşananları...

mutluluğun kaynağı nedir yada insan hayatında..onun yüzünü güldüren mi yoksa görmeden duramadığına sahip olmak mı..

çok soru var aklımda böyle ve buna benzer binlerce..asla doğru zamanda sorulmuyorlar galiba..ben doğru olan mıyım yoksa doğru olmaya çalışan mı..bir insandan bunun cevabını nasıl alabilir acaba insan..üstelik başında ve sonunda aynı türü konuşurken nasıl farklı anlaşır aynı dile sahipken..

nereden ve nasıl başlamalı bu uzun masala acaba....

bir varmış bir yokmuş belki çok uzak belki çok yakın ama asla görülmeyen bir hayat varmış..çok enteresan bir kahramanmış bu bizim ki.çok değişmez sabit fikirleri,güçlü görünmeye alışmış ama aslında çok yorgun bir kalbi,tüm bunların yanında anlatamadığı bir aklı varmış.pek çok şeyi doğru bildiğini sanır ama pek çok defa hayal kırıklığına uğrarmış..en çok kendini anlatamadığı anlar sıkılır hatta bu onu sinirlendirir böylece daha çok anlatamazmış..onun yaşadığı topraklarda pek çok insan varmış..ondan çok daha iyileri ve çok daha kötüleri.iyi insanlar varmış çevresinde ama onlarda anlamazmış söylemek istediklerini.peşin kararlar verirlermiş onun hakkında.hatta o yokmuş akıllarında ,onun şeklinde düşünceleri varmış aslında.hayat ağır yüzünü çok göstermemiş belki ona.ama gördükleri ve yaşadıkları aklında pek çok fikir oluşturmuş.bu fikirler onun ağrılığından çok daha ağırmış hesaba vurulunca.biri varmış hayatında ve hiç olmadığı gibiymiş o.bir zamanlar hayal ettiği oymuş meğerse ve onun kendine yüklemediği kadar anlam yüklermiş kendi çapında.ama demiştik ya anlamazmış insanlar onu..ne kötüymüş ki kendini anlatamazmış ona,hep düşünmediği şeyler olurmuş aralarında.acımasızmış biraz karşında ki çok kolay kararlar verirmiş ve kahramanımız verilen kararlara şaşıramazmış bile..hayal edermiş bazen,başka hiç bir insan olmasa yanlarında nasıl olur du diye..fark etmiş ki insanların onun için önemi yok..tek onun önemi varmış ama bu kadar nasıl sevmiş onu anlamazmış..insanlar kahramanımız için asla derlermiş.asla sevmez asla birine bağlanamaz.ama hayat ve olmayan şeyler ülkesinde bunlar çok yersizmiş.neyse gel zaman git zaman hayat ona aşk'ı getirmiş.beklendiği gibi beklenmedik anda olmuş.ona çok yakışmış aslında,asla normal değil hep farklı olmuş..ilerleyen zaman içinde pek çok sorunla,pek çok dertle uğraşmışlar..kahramanımız kolay yıkılmazmış ama yıkıldığı bir tek yer varmış..onun koruması için kıza vermiş ve istediğini yapabileceğini söylemiş..kız onu çok mutlu etmiş çoğu zaman, bazende çok kötü kullanmış hediyesini..ama zaten böyle değil mi demiş hayat.zamana inanmış kahraman ve dayanmış zamana..kendini düşünmüyormuş aslında,tüm iyi dilekleri onunlaymış ve onu gerçekten sevmiş..üzüldüğü konularda ondan çok üzülmüş,onun mutlu olmasını dilemiş her zaman..ve hep umut etmiş...bir gün kendini anlatabileceğini.hikayeler yazmış aklında hep başrolü onun olmuş ve hep sonu güzel bitmiş...çünkü asla bir son olmamış..

vazgeçtim

yeni bir şekil vermek için çok uğraştım ama vazgeçtim.bence bu hali daha güzel.en azından şekilci değil sade.zorlama değil üstelik.evet evet bunu daha çok sevdim.

5.12.2006

küçük notlar


sabah uyandığında bulmak istediklerin ama olmayanlardır..neyse bundan bahsetmeyeceğim küçük notlarla..


çok uzun zamandır yapmadığım şekilde dün gece gerçekten hoşuma giden konuları konuşuğumu fark ettim.toplum,insan,siyaset,tarih,geçmiş olaylar ve buna benzer şeyler...saatlerce bunların tartışmasını yapmak,yeri gelince haksız duruma düşmek,kendi düşüncelerini kanıtlamaya,anlatmaya çalışmak...bunlar çok özlemişim..son zamanlarda çok konuşmamışım bunu fark ettim..

bence hayat sanatın önündedir.evet sanat hayatı renklendiren ve griden kurtarandır ama hayatı kurtaran sanat değildir.belki bu düşünceme kızanlar olabilir ama herkesin kişisel zevkleridir,çok fazla kızmayın o yüzden..zaten bir işe yaramaz.


başlık bu yüzden küçük notlar,kısa kısa aklıma gelenlerden bahsediyorum..


ben destek olmak kelimesini bazen anlamıyorum.yani çok zor değil mi birine destek olmak? öncelikle sorununu bileceksin,sonra onu tanıyacaksın,ayrıca bencil olmayacaksın..uzun hikaye yani..o yüzden bana destek olmayan insana çok kızamıyorum..en azından bir yerden sonra çok kızamıyorum çünkü gerçekten zor birşey..ama bu mazeret değildir ki karşında ki insanın anlık halini düşünmeden hala aklı fikri kendinde olmayı..buna dikkat etmeli insan,çünkü normal zamanda pek etkilemese bile böyle anlarda düşünceleri çok etkiliyor.


ikili ilişkilerde yeniden anladım ki bayan ve erkek aynı şeyleri yapsa bile cinsiyet farkından dolayı bunu farklı anlıyor.kadın ve erkek aynı şeyi yapsın,erkek suçlu olmak zorunda.bu hayatın kanunu değil elbette sadece kişisel özelliklerden kaynaklanmakta.ama bunu genellemek istemem,milyarlarca insanı şu iki satıra sığdırmak bence yanlış..


uykularım çok düzensiz..günlerdir sabah olmadan uyumamış biri olarak artık erken yatmam gerek diyip 12'de yatağa girdim,size de olur mu bilmem ama zihnimi durduramadım..uyumak için insanın düşünceleri yavaşlar,iç sesi kısılır ve uykuya geçer ama ben bir türlü hızı kesemedim ve sabah 6'ya kadar aralıklarla ve kötü bir uyku yaşadım..bu konuda yalnız olmadığımı umuyorum yoksa kötü hissedeceğim daha fazla..




merhamet zorla olmaz,gökten yağan yağmur gibidir..iki taraftan da
kutsaldır..


w.s.

3.12.2006

insan

15 dakika içinde iç dengeleri,huzuru,mutluluğu değişebilen..asla aynı kalmayan varlık

2.12.2006

can sıkıntısı ve yol üstü

soyluluk,hemen her mezar taşına yazılan,bizi tutsak eden bir sözcüktür
sadece.aldatıcı ölü bir ganimettir.

shakespeare

yazımızın bu sözle alakası yoktur,şekspir sevenler için son çıkış sağda.

canım sıkılıyor demek ne kadar kolay,en küçük işsizlikleri veya hayattan bıkmayı böyle açıklayabiliyoruz.ne yaptığımızın farkında olmadığımızdan bu.bilinçli yaşasak elimizde olanı,başımıza gelen dertleri katagorilere ayırabilir ve onların çözümleri için daha kolay fikir üretebilirdik...

aslında garip bir ön yargım var.''ben çözemiyorsam kimse çözemez''..evet çok narsist,çok kendini beğenmiş ve çok saçma değil mi ? haklısın öyle.ama benim açımdan bakmak lazım bir de olaya.zaman herkesi aynı etkilese karakter denilen olgu hiç bir fark gözetmeksizin fabrika işi olurdu.tek düze hayatlar ve tek düze insanlar dünyasında yaşardık.bu farkları oluşturan bizim karakterimiz ve onu oluşturan yaşam olduğuna göre benim bu fikri edinmemi sağlayan düz mantıkla hayattır.

hayat kelimesi her kullanıldığında bir acılar çocuğu izlenimi vermekle birlikte çok farklı aslında.beni hayat böyle yaptı derken aslında biz ve 6 milyar civarı insanın belki tek ortak özelliğinden bahsediyoruz.

neyse konu çok dağıldı.toplayalım...can sıkıntısının temelinde yatan gerçek bence paylaşım ve sessizlik.insanın uzun zaman boyunca içini döktüğü veya saçma sapan herşeyine ortak olan insanlardan mahrum kalması can sıkıntısına giden yolun kilit taşlarından hatta +5.00 km tabelalarından..sürekli düşünmek aslında hayal gücüyle desteklenirse inanılmaz yaratıcı sonuçlar çıkarsa bile tercihimiz yerinde ve kararında yaşamak...

can sıkıntısı özellikle bilindik nedenleri olmayan şekilde ise başa büyük bela.sanki hergün pazar93 izlenecek olan o zamandan kalmış,caresiz,şaşkın ve bulutlu havada ki günler gibi.üstelik değiştirmek için yaptığınız şeylerden değil zevk,aldığınız tek şey daha fazla bunalım.

neyse yol üstü kelimesine gelmeden yol üstü olmadığım gerçeği ile karşılaştım..en azından bu gecelik.

devam edelim;

hayatı neresinden tutmuş olursanız olun ilk yapmanız gereken kendinize hep bir şans verebilmek.herşy için bir şans verin.başarısız olmak içinde,herkesi etkilemek içinde...denge,balans,ying-yang vb. hepsi bunu anlatmaya çalışıyor.

zeytinyağlı dolmakalem

çok bezgindi kardeşimin sesi,son 10 yılımda herşeyde benim yanımda olan insanın ona hiç yakışmayan bir ses tonu vardı.sordum neden böyle oldu diye bana yorulduğunu söyledi.üstelik tam bende buna benzer şeylerden bahsederken kendime.burada olabilseydi çok farklı bir hayatım olurdu bunu biliyorum,gerçekten yakınmaya zamanım bile olmayabilirdi ama uzakta olması değil bizim durumumuzun nedeni..zamanın gereğinden hızlı alıp götürdükleri..

neyse bunalım yapmayacağım bu sefer.fark ettiğim üzere kalem hastalığı var bende..hani ilkokulda kızların 20 çeşit kalemi olurdu kalem kutularında,işte biraz ona benziyor.rengarenk değil elbet hepsi ciddi renklerde ama gerçekten çok fazla.bambaşka nedenlerle kırtasiyeye girip sadece kalem alıp çıkan biriyim hatta..bu biraz bayanların ayakkabı sevgisine benziyor sanırım..
ama favorim dolma kalem,yazı yazmanın keyfi gerçekten farklı onunla ve gidip cross classic century alabilirim hiç gözümü kırpmadan(tabi baya bi beklemesi gerekiyor)..hani gs mezunlarında böyle bir adet vardır,dolmakalem kullanırlar ama biliyorum ve eminim ki hiç biri benim kadar keyif almıyordur.mutlu oluyorum onunla yazarken ötesi var mı ?

yine hava kararıyor..oysa uyanalı bir saat oldu daha,günü bu kadarcık yaşamam üzüyor olsa keske..evet erken kalkıp sabahın keyfini çıkartmak güzel ama gecenin sessizliğide başka cezbediyor insanı..en azından yalnız kalmaktan korkmayan insanları...

no one can find me


nasıl bu hale geldim ben..geceleri gözümü kırpmadan oturuyorum,gerçekten çok büyük mecburiyetim varsa yatıyor ama saatlerce dönüp duruyorum..gördüğüm rüyalar artık tamamen kontrolden çıktı...çevremdeki insanları görüyorum ama herzaman yabancılar olarak.garip değil mi aslında tüm hayatınızı oluşturan insanları aynı zaman dilimi içinde yabancı olarak görmek..düzenli olmaya başladım bir yandan ve bu gerçekten çok büyük bir değişim bende..hayatımın bildiğim her kısmında ''kendi içinde düzeni olanlar'' yani dağınık insanlardandım..artık bana batmaya başladı bu,topluyorum hemen..değişiyorum...



bugün sabah 9'da uyudum,diğer günlerde 4 ve devamında ki saatlerde uyumaya devam ediyorum,hatta şöyle özetliyelim; alkolden sızdığım gecelerde bile 3 kez uyanıp 3 kez tekrar sıza biliyorum...üstelik birşey fark ettim artık alkole eskisi gibi dayanamıyorum.4-5 bira beni sızdırabiliyor hatta,ne oluyor bana ?


kafam rahat değil,karanlıkta yaşar oldum..ışık var evet ama uzakta ve ben çok yorgunum.



kendim için imdat kolunu çekiyorum....