30.12.2006

such a lonely dayand it's mine
the most loneliest day of my life
such a lonely day
should be banned
this day that i can't stand
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
shouldn't exista day that i'll never miss
such a lonely day
and it's mine
the most loneliest day of my life
and if you go, i wanna go with you
and if you die, i wanna die with you
take your hand and walk away
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
and it's mine
a day that i'm glad i'm not survived

belki uyku..sabah 8..hayat berbat

geçmişe yolculuk

bugün kendimi kuru yapraklarla kaplıçıkmaz bir sokağa benzetiyorumsadece o sokakta yaşayanlar üzerimdengelip geçiyorbugün kendimi odalarından çoğu boşbazen dolan bir otel gibi hissediyorumiçimden ne hayatlar ne hikayeler ne aşklargeçip gidiyorben böyle değildim ne zaman kayboldumrüzgarla dans ederdim ne zaman savruldumbir ses duydum geçmiş zamandanbir ses duydum küçük bir kızdan

15.12.2006

seçim

istediğini tercih eder insan.özlediğini,görmek istediğini yada önem verdiğini.üzerine titremek,alakalı olmak değil mi iki insanın birbirine verebileceği en güzel hediye. herşeye zaman ayırlamalı elbette ama günlercemi sürmeli bu..


hava çok bulutlu,ay var gökyüzünde ama kalmış camların arkasında.zaman geçmiş üzerinden en son güzel geceden...ay var gökyüzünde ama hava çok bulutlu..en kötüsüde ne yaptığını bilmemek

biraz ilgi,biraz alaka ama hepsi şefkat sosunda


komik bir yemek tarifi.ama nedense aranılan lezzet gibi duruyor şu hayatta.sanki pek çok insanın ki bunlar yemek seçenler olsun,tek bir noktada buluşturabilecek bir yemek yapmak demek bu malzemeler.


insanlara ihtiyaç duyuyor değil mi insanoğlu.çok enteresan şekilde yalnız kalmak her zaman iyi gelmiyor bu ufacık bedenlerimize.nefes alamıyoruz bazen sahip olduğumuz ciğerlerle yada yetmiyor bize o hep yetindiklerimiz...


küçüklüğünden beri varmıdır bir kişi çıkıpta hasta iken ilgi görmek beni üzüyor diyen...bilmem vardır heralde çünkü bu hayatta herşeyin olabileceğine inanıyorum ben artık,çok sevdiğiniz bir şeyi yaparken ölebilir,yada nefret ettiğiniz bir yerde hayatınızı değiştiren insanla karşılaşabilirsiniz veya hastayken insanlara surat yapar onları bezdirirsiniz...hayat işte.


eleştirel bir yazı değil bu,bu noktada belirtmek istedim çünkü bahsedilen benim fikirlerimse burada en fazla kendimi eleştiriyorumdur.çünkü cevap hakkı kısıtlı bir yerde konuşmak ve sonra kendini haklı görmek ancak başka insanlara yakışır ve ne mutlu ben öyle insanları tanımıyorum,en azından bireysel anlamda..


ritüeller,bu hayatta herkesin sahip olduğu değişmez olmayan ama değişmesi çok zor olan,bazen adı karakter özelliği,bazen inat yada bazen aptallık olarak değerlendirilen herşey bence..ki bende bu aptallıklara ah pardon ritüellere sahip olan biriyim elbette.


sizler keyfinizin kaçtığı anları neden sevmezsiniz? yanlış oldu aslıda soru şekli,insan keyfinin kaçmasını kendisi için mi istemez yoksa çevresi için mi? evet bu gayet yakışıklı oldu.neyse genel cevap insani normal bencillikten kendi için olmalı.ama ben bir türlü buna katılamıyorum.ben mutsuz yada herhangi bir nedenle durgunken daha çok etkilediğim insanları görmeye başlıyorum..sıkıldım sonra devam edelim bu konuya..

10.12.2006

basit düşünüyormuşum çok aşağıymışım,kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatıp karanlığa gömülüp elinden gelen bu sadece.
konuşmak deyip birşeyler empoze etmek,kabul etmediğim için küçük olmak..! anlatılamayacak şeyleri kendine kabul etmek ama benden anlatmayı beklemek..çelişkilerini hep sen anlamazsınla kapatmak ve dev aynasından sadece kendine bakmak..sıkışınca telefon kapatmak,ilk söyleyen olmasına rağmen anlamını anlayamamak..
bu zamana kadar ben kaldıysam herşeyi bırakmışım demektir.işte sorun bunu anlayamamak!

9.12.2006

o fortuna,velut luna

bir insan neden sever..nasıl anlatır yada düşüncelerini karşısında duran ve hiç kıyamadığı varlığa..bizim hakkımızda birşeyler diye mi başlamalı söze yoksa hiç sesleri kullanmadan sadece hissetmeye mi çalışmalı zamanı,hayatı ve yaşananları...

mutluluğun kaynağı nedir yada insan hayatında..onun yüzünü güldüren mi yoksa görmeden duramadığına sahip olmak mı..

çok soru var aklımda böyle ve buna benzer binlerce..asla doğru zamanda sorulmuyorlar galiba..ben doğru olan mıyım yoksa doğru olmaya çalışan mı..bir insandan bunun cevabını nasıl alabilir acaba insan..üstelik başında ve sonunda aynı türü konuşurken nasıl farklı anlaşır aynı dile sahipken..

nereden ve nasıl başlamalı bu uzun masala acaba....

bir varmış bir yokmuş belki çok uzak belki çok yakın ama asla görülmeyen bir hayat varmış..çok enteresan bir kahramanmış bu bizim ki.çok değişmez sabit fikirleri,güçlü görünmeye alışmış ama aslında çok yorgun bir kalbi,tüm bunların yanında anlatamadığı bir aklı varmış.pek çok şeyi doğru bildiğini sanır ama pek çok defa hayal kırıklığına uğrarmış..en çok kendini anlatamadığı anlar sıkılır hatta bu onu sinirlendirir böylece daha çok anlatamazmış..onun yaşadığı topraklarda pek çok insan varmış..ondan çok daha iyileri ve çok daha kötüleri.iyi insanlar varmış çevresinde ama onlarda anlamazmış söylemek istediklerini.peşin kararlar verirlermiş onun hakkında.hatta o yokmuş akıllarında ,onun şeklinde düşünceleri varmış aslında.hayat ağır yüzünü çok göstermemiş belki ona.ama gördükleri ve yaşadıkları aklında pek çok fikir oluşturmuş.bu fikirler onun ağrılığından çok daha ağırmış hesaba vurulunca.biri varmış hayatında ve hiç olmadığı gibiymiş o.bir zamanlar hayal ettiği oymuş meğerse ve onun kendine yüklemediği kadar anlam yüklermiş kendi çapında.ama demiştik ya anlamazmış insanlar onu..ne kötüymüş ki kendini anlatamazmış ona,hep düşünmediği şeyler olurmuş aralarında.acımasızmış biraz karşında ki çok kolay kararlar verirmiş ve kahramanımız verilen kararlara şaşıramazmış bile..hayal edermiş bazen,başka hiç bir insan olmasa yanlarında nasıl olur du diye..fark etmiş ki insanların onun için önemi yok..tek onun önemi varmış ama bu kadar nasıl sevmiş onu anlamazmış..insanlar kahramanımız için asla derlermiş.asla sevmez asla birine bağlanamaz.ama hayat ve olmayan şeyler ülkesinde bunlar çok yersizmiş.neyse gel zaman git zaman hayat ona aşk'ı getirmiş.beklendiği gibi beklenmedik anda olmuş.ona çok yakışmış aslında,asla normal değil hep farklı olmuş..ilerleyen zaman içinde pek çok sorunla,pek çok dertle uğraşmışlar..kahramanımız kolay yıkılmazmış ama yıkıldığı bir tek yer varmış..onun koruması için kıza vermiş ve istediğini yapabileceğini söylemiş..kız onu çok mutlu etmiş çoğu zaman, bazende çok kötü kullanmış hediyesini..ama zaten böyle değil mi demiş hayat.zamana inanmış kahraman ve dayanmış zamana..kendini düşünmüyormuş aslında,tüm iyi dilekleri onunlaymış ve onu gerçekten sevmiş..üzüldüğü konularda ondan çok üzülmüş,onun mutlu olmasını dilemiş her zaman..ve hep umut etmiş...bir gün kendini anlatabileceğini.hikayeler yazmış aklında hep başrolü onun olmuş ve hep sonu güzel bitmiş...çünkü asla bir son olmamış..

vazgeçtim

yeni bir şekil vermek için çok uğraştım ama vazgeçtim.bence bu hali daha güzel.en azından şekilci değil sade.zorlama değil üstelik.evet evet bunu daha çok sevdim.

5.12.2006

küçük notlar


sabah uyandığında bulmak istediklerin ama olmayanlardır..neyse bundan bahsetmeyeceğim küçük notlarla..


çok uzun zamandır yapmadığım şekilde dün gece gerçekten hoşuma giden konuları konuşuğumu fark ettim.toplum,insan,siyaset,tarih,geçmiş olaylar ve buna benzer şeyler...saatlerce bunların tartışmasını yapmak,yeri gelince haksız duruma düşmek,kendi düşüncelerini kanıtlamaya,anlatmaya çalışmak...bunlar çok özlemişim..son zamanlarda çok konuşmamışım bunu fark ettim..

bence hayat sanatın önündedir.evet sanat hayatı renklendiren ve griden kurtarandır ama hayatı kurtaran sanat değildir.belki bu düşünceme kızanlar olabilir ama herkesin kişisel zevkleridir,çok fazla kızmayın o yüzden..zaten bir işe yaramaz.


başlık bu yüzden küçük notlar,kısa kısa aklıma gelenlerden bahsediyorum..


ben destek olmak kelimesini bazen anlamıyorum.yani çok zor değil mi birine destek olmak? öncelikle sorununu bileceksin,sonra onu tanıyacaksın,ayrıca bencil olmayacaksın..uzun hikaye yani..o yüzden bana destek olmayan insana çok kızamıyorum..en azından bir yerden sonra çok kızamıyorum çünkü gerçekten zor birşey..ama bu mazeret değildir ki karşında ki insanın anlık halini düşünmeden hala aklı fikri kendinde olmayı..buna dikkat etmeli insan,çünkü normal zamanda pek etkilemese bile böyle anlarda düşünceleri çok etkiliyor.


ikili ilişkilerde yeniden anladım ki bayan ve erkek aynı şeyleri yapsa bile cinsiyet farkından dolayı bunu farklı anlıyor.kadın ve erkek aynı şeyi yapsın,erkek suçlu olmak zorunda.bu hayatın kanunu değil elbette sadece kişisel özelliklerden kaynaklanmakta.ama bunu genellemek istemem,milyarlarca insanı şu iki satıra sığdırmak bence yanlış..


uykularım çok düzensiz..günlerdir sabah olmadan uyumamış biri olarak artık erken yatmam gerek diyip 12'de yatağa girdim,size de olur mu bilmem ama zihnimi durduramadım..uyumak için insanın düşünceleri yavaşlar,iç sesi kısılır ve uykuya geçer ama ben bir türlü hızı kesemedim ve sabah 6'ya kadar aralıklarla ve kötü bir uyku yaşadım..bu konuda yalnız olmadığımı umuyorum yoksa kötü hissedeceğim daha fazla..




merhamet zorla olmaz,gökten yağan yağmur gibidir..iki taraftan da
kutsaldır..


w.s.

3.12.2006

insan

15 dakika içinde iç dengeleri,huzuru,mutluluğu değişebilen..asla aynı kalmayan varlık

2.12.2006

can sıkıntısı ve yol üstü

soyluluk,hemen her mezar taşına yazılan,bizi tutsak eden bir sözcüktür
sadece.aldatıcı ölü bir ganimettir.

shakespeare

yazımızın bu sözle alakası yoktur,şekspir sevenler için son çıkış sağda.

canım sıkılıyor demek ne kadar kolay,en küçük işsizlikleri veya hayattan bıkmayı böyle açıklayabiliyoruz.ne yaptığımızın farkında olmadığımızdan bu.bilinçli yaşasak elimizde olanı,başımıza gelen dertleri katagorilere ayırabilir ve onların çözümleri için daha kolay fikir üretebilirdik...

aslında garip bir ön yargım var.''ben çözemiyorsam kimse çözemez''..evet çok narsist,çok kendini beğenmiş ve çok saçma değil mi ? haklısın öyle.ama benim açımdan bakmak lazım bir de olaya.zaman herkesi aynı etkilese karakter denilen olgu hiç bir fark gözetmeksizin fabrika işi olurdu.tek düze hayatlar ve tek düze insanlar dünyasında yaşardık.bu farkları oluşturan bizim karakterimiz ve onu oluşturan yaşam olduğuna göre benim bu fikri edinmemi sağlayan düz mantıkla hayattır.

hayat kelimesi her kullanıldığında bir acılar çocuğu izlenimi vermekle birlikte çok farklı aslında.beni hayat böyle yaptı derken aslında biz ve 6 milyar civarı insanın belki tek ortak özelliğinden bahsediyoruz.

neyse konu çok dağıldı.toplayalım...can sıkıntısının temelinde yatan gerçek bence paylaşım ve sessizlik.insanın uzun zaman boyunca içini döktüğü veya saçma sapan herşeyine ortak olan insanlardan mahrum kalması can sıkıntısına giden yolun kilit taşlarından hatta +5.00 km tabelalarından..sürekli düşünmek aslında hayal gücüyle desteklenirse inanılmaz yaratıcı sonuçlar çıkarsa bile tercihimiz yerinde ve kararında yaşamak...

can sıkıntısı özellikle bilindik nedenleri olmayan şekilde ise başa büyük bela.sanki hergün pazar93 izlenecek olan o zamandan kalmış,caresiz,şaşkın ve bulutlu havada ki günler gibi.üstelik değiştirmek için yaptığınız şeylerden değil zevk,aldığınız tek şey daha fazla bunalım.

neyse yol üstü kelimesine gelmeden yol üstü olmadığım gerçeği ile karşılaştım..en azından bu gecelik.

devam edelim;

hayatı neresinden tutmuş olursanız olun ilk yapmanız gereken kendinize hep bir şans verebilmek.herşy için bir şans verin.başarısız olmak içinde,herkesi etkilemek içinde...denge,balans,ying-yang vb. hepsi bunu anlatmaya çalışıyor.

zeytinyağlı dolmakalem

çok bezgindi kardeşimin sesi,son 10 yılımda herşeyde benim yanımda olan insanın ona hiç yakışmayan bir ses tonu vardı.sordum neden böyle oldu diye bana yorulduğunu söyledi.üstelik tam bende buna benzer şeylerden bahsederken kendime.burada olabilseydi çok farklı bir hayatım olurdu bunu biliyorum,gerçekten yakınmaya zamanım bile olmayabilirdi ama uzakta olması değil bizim durumumuzun nedeni..zamanın gereğinden hızlı alıp götürdükleri..

neyse bunalım yapmayacağım bu sefer.fark ettiğim üzere kalem hastalığı var bende..hani ilkokulda kızların 20 çeşit kalemi olurdu kalem kutularında,işte biraz ona benziyor.rengarenk değil elbet hepsi ciddi renklerde ama gerçekten çok fazla.bambaşka nedenlerle kırtasiyeye girip sadece kalem alıp çıkan biriyim hatta..bu biraz bayanların ayakkabı sevgisine benziyor sanırım..
ama favorim dolma kalem,yazı yazmanın keyfi gerçekten farklı onunla ve gidip cross classic century alabilirim hiç gözümü kırpmadan(tabi baya bi beklemesi gerekiyor)..hani gs mezunlarında böyle bir adet vardır,dolmakalem kullanırlar ama biliyorum ve eminim ki hiç biri benim kadar keyif almıyordur.mutlu oluyorum onunla yazarken ötesi var mı ?

yine hava kararıyor..oysa uyanalı bir saat oldu daha,günü bu kadarcık yaşamam üzüyor olsa keske..evet erken kalkıp sabahın keyfini çıkartmak güzel ama gecenin sessizliğide başka cezbediyor insanı..en azından yalnız kalmaktan korkmayan insanları...

no one can find me


nasıl bu hale geldim ben..geceleri gözümü kırpmadan oturuyorum,gerçekten çok büyük mecburiyetim varsa yatıyor ama saatlerce dönüp duruyorum..gördüğüm rüyalar artık tamamen kontrolden çıktı...çevremdeki insanları görüyorum ama herzaman yabancılar olarak.garip değil mi aslında tüm hayatınızı oluşturan insanları aynı zaman dilimi içinde yabancı olarak görmek..düzenli olmaya başladım bir yandan ve bu gerçekten çok büyük bir değişim bende..hayatımın bildiğim her kısmında ''kendi içinde düzeni olanlar'' yani dağınık insanlardandım..artık bana batmaya başladı bu,topluyorum hemen..değişiyorum...



bugün sabah 9'da uyudum,diğer günlerde 4 ve devamında ki saatlerde uyumaya devam ediyorum,hatta şöyle özetliyelim; alkolden sızdığım gecelerde bile 3 kez uyanıp 3 kez tekrar sıza biliyorum...üstelik birşey fark ettim artık alkole eskisi gibi dayanamıyorum.4-5 bira beni sızdırabiliyor hatta,ne oluyor bana ?


kafam rahat değil,karanlıkta yaşar oldum..ışık var evet ama uzakta ve ben çok yorgunum.



kendim için imdat kolunu çekiyorum....

30.11.2006

heyecan

mırıl mırıl uyanılan bir sabah belki pek çok yeni şeyin başlangıcı...stressle karışık güzel bir heyecan..sıcak bir duş ve hazırlıklar...farklı iki yoldan hayat..farklı ama tek iki hayat....tüm şarkılarım onunla..başarılar ''hayat''

duraklama

her şey duraklar bence...hatta bunun zamanı bile vardır denebilir.herhangi bir örneğin çeşitli aşamaları bitirdikten sonra kaçınılmaz sonu durakmaladır.tabi ki konu gelip çatmak zorunda ilişkilere..

üstelik aşk'ta yaşanan duraklama insanın tüm hayatını,anını ve geride kalanları donduruyor.inanamamazlık başlıyor herşeye ve hiç bir şeye..zor değil mi ? evet kesinlikle çok zor.ama güçlüyüz biz.hayatta böyle olmak zorunda olan insanlar vardır.her şart ve koşulda biraz diğer insanlardan farklı olmak zorunda olanlar..şimdi nasıl oluyor bu ? şöyle ki;

öfffffffff çok saçma yazdım bence ama silmeyeceğim..

yeniden başlıyorum..


fıkraları kim yazar mesela ? fıkra denen ve bizi yeri gelip dehşet güldüren şeyleri yazanlar belki de dünyanın sayılı somurtkan insanlarından ama yetenekleri bunu yapabilmelerine izin veriyor.yetenekleri olan insanlar demiorum çünkü her insanın yeteneği vardır ve bazılarının ki bariz açıkta diğerlerinin ise hafif dondurulmuş bekler haldedir.

benim yeteneklerim ne merak etmiyor değilim.çünkü şu yaşımda hala ''ben şunu çok iyi yaparım'' dediğim şeylerden emin değilim..ve bir cümlede bu kadar çok ''ş'' kullanmaktanda aynı oranda mutsuzum..neden bak bunu da bilmiyorum..olsun benim bilmediğim sorularım var ve çoğu insandan daha özel yapar bu beni...hayatta çözemem gereken basit,saçma ama yine de ''benim'' olanlar var ve bu özünde iyidir..

başlık duraklama ama anlatacak bir duraklama yok..yaşanan kötü anları geride bırakmaya karar verip sonra buraya yazmayı doğru bulmayanlar grubundayım..insan geride bırakmayı bilmeli yoksa asla içine düştüğü bunalımdan ve kara küçük kutudan kurtulamaz.

hikayelerin hep bir girişi vardır ama bazı hikayelerde giriş hem çok uzun ama hemde çok ani olur.bilmem hiç duydunuz mu? öyle hikayelerdir ki gerçekten aşk kokar..buram buram hatta öyle denir..zamanı çok ilginçtir,ani ve şaşırtıcı ama beklenendir bir yandan..uzun zamandır beklenen..işte böyle ilişkiler bazen duraklar bence..duraklamak hep son değildir hatta belki bir yenilenmedir.ve devamında gelen iyi haberler varsa...

sabretmek evet hem çok zor hemde çok bunaltıcı bir iş ama insan yavaş yavaşta olsa güzel bir değişim gördüğünde ağzı kulaklarına varıyor..nasıl anlatacağını ve neler diyeceğinden emin olamıyor..ama olsun karşında ki anlar sen hiç merak etme..ne kadar gerçek seviniyorsan senden yayılan o duygu o kadar hissedilir oluyor..bkz: doğru orantı

karşılığını vermeden ne yazık ki hiç bir şey olmuyor..ve keşke karşılık her zaman maddi olsa..verilen duygu ve düşünceler çok ağır kalıyor paranın insana verdiği zarar yanında..yıllar ve belki bir hayat çalıyor sinsice...biri için verilen kavganın böyle bitmesi evet çok üzücü ama gerçekten elde ettiğin,bundan mutlu olduğun biri için verilen bu kavga aynı zamanda çok lezzetli..

hayat bir oyun ve biz kötü oyuncularız..öyle olmasa yazılar yazmaz,kendimizi ve aklımıza gelenleri açıklamak istemezdik..iyi oynasak sessiz ve derinden,kimseye çaktırmadan yaşar,her şeyi içimizde çözerdik.....ve bu yazdıklarım saçma bir bakış açısının ürünüdür not ediyorum..

bildiğim ve öğreneceğim herşeye dair dayanma gücü belki acımasızlıkla elde ediliyor ama acımasız olmak insanı sevgiden mahrum bırakıyor...iki ucu boklu olsa keşke değneğin..böylece biz sadece elimizle tutmak zorunda kalırdık..

28.11.2006

Trying to rememeber what I know I should forget
Trying to forget her but I really haven't yet.
Things go wrong, things go wrong.
--------------------------------------------
Trying to rememeber what it was I said you'd done.
Really dosen't matter cause your still my only one.
Things go wrong, things go wrong.
-----------------------------------------------------
I know that love is sometimes chained.
But in my heart I feel the same.
Don't be so quick to say we're through.
Things go wrong, but I still love you.
----------------------------------------
Things go wrong, things go wrong.
Don't tell me that your love has changed.
Don't tell me it can't be the same.
Don't be so quick to say we're through.
Things go wrong, but I still love you.
I still love you, I still love you, I still love you
--------------------------------------------
chris isaak..müziği çok güzel sözleri de keza öyle..things go wrong

27.11.2006

tesadüfler hayatı



ne garip 1.5 saatle alakalı birşeyler yazmamın üzerinden 1.5 saat geçiyor ve bunun kavgasını veriyorum.özetle sıkıcı olduğum,konuşmadığım,ilgilenmediğim ve buna benzer bir kaç milyon şey olduğum söyleniyor..ne acı aslında ve ne kadar ironik,keşke yazmasaydım bir önce ki yazıyı..o zaman hiç değilse baktıkça canımı daha çok yakacak birşey olmazdı...bir ona bakıyorum ne düşündüğüme bir de benimle alakalı ne düşünüldüğüne...

diğer ilişkilerde var mı acaba böyle sorunlar..acaba orada da insanlar ''var ama söylemem'' diyor mu birbirlerine..hiçte sevmem bir şeyleri kıyaslamayı ama merak dizginlenemeyen bir duygu değil mi?




oscar wilde demiş ki ''kadınlar sevilmek için yaratılmıştır, anlaşılmak için değil'' ve ben buna inanmamakta direnenler sınıfındayım,fakat süngüm düşüyor..anlayamıyorum..beklentileri ne istendiğini benden...keşke herkesin kullanma klavuzu olsa..




aslında ben hatamı biliyorum; kendimden o kadar yukarda tutuyorum ki ben insanları sonra anlatamıyorum aslında hataları olduğunu ve bunları görmediklerini...herkes doğru ama ben yanlışım...fatalerror'dan bahsettik değil mi geçen yazıda? yanılmıyormuşum değil mi cuk uyuyor..


uykum falan yok artık..uyumak mutlu insanların hakkı bence,ben yattığımda aklıma gelenler beni üzmeye devam ettikçe uyumak mecbur kalmadıkça yapmak istemediğim bir eylem ve alkol biliyorum ki sen yine tek dinleyici olacaksın bana karşı..sadece dinleyen,sadece susan..ama en azından canımı yakmayan,bunu istemeyen..




acaba nasıl bir insan olsaydım insanlar benden memnun olurdu? ne yapmam lazım acaba çok merak ediyorum ben bunu gerçekten..kimseyi memnun edemiyorum,kendimi zaten memnun edemiyorum.peki öyleyse ben ne yapıyorum ? bilerek eziyet çekmek aptallık mı yoksa bir noktadan sonra düşünmeyi bırakmamızın nedeni mi..


en sevmediğim şeylerden biri -ve eminim sizde pek sevmiyorsunuzdur- ikilemler...bir kaç saat içinde değişen davranışlar ve düşünceler..bir bakıyorsunuz sevimli sıcak bir yazı..sonra bir bakıyorsunuz aslında dünyanın en kötü insanı sizsiniz..ne garip,ne çelişki..olsun ben demiştim beni mutlu eden herşeyde bir yarımlık ve eksiklik olmalı yoksa bana yakışmaz diye.Diva's arya çalıyor şimdi kesik tiz çığlıklarla,ama asıl çığlık atmak isteyen benim..evet dışarı çıkıp deli gibi bağırmak istiyorum ki burda ''gibi'' kelimesi fazladan yazılmış bile olabilir.


sürekli hayatlarımız kameraya çekilse keşke,bazen buna ihtiyaç duyuyorum..mükemmel biri olmadım olmayacağım ama benden daha iyi insanlar zaten çok az bu dünyada...ve herkes kendini o gruba dahil etmese keşke..


sevdiğim insan için elinden gelen fedakarlığı yapmak acaba çok şaşırtıcı bir şey mi? yada bunu reddetmek acaba ona yapılan bir ''senin yerin bu'' konuşması mı? çok sorum var ama yanıtlarım yok...




joseph conrad ''duslerimizi yalniz gordugumuz gibi yalniz yasariz'' diyor ama ben yalnız yaşamak istemiyorum ki..zaten yeterince kendimleyim..

yaptıkların hiç takdir edilmeyecek ve sen hep suçlu kalacaksın,çabalaman ve direncin boşuna çünkü sen doğuştan şanssızsın...hep ve hep sessiz kalacaksın..bu benim hayatımın özeti olsun

1.5 saat

evet bir günde benim keyfime ayırıp uyuyabildiğim -ki uyumak artık bir keyif bir lüks- saatin süresidir bu rakam.günlerdir çalıştığım,uğruna pek çok şeyden feragat ettiğim sınav denilen hadisenin son anda ertelenmiş olması ve ilginç şekilde benim ne tepki vereceğimi bilememem...sevinmeliyim sanırım,yok yok önce gelin bir kazandıklarım kaybettiklerim listesi yapalım

  • kazandıklarım; evet uzunca bir düşünmeden sonra kazandığım tek şeyin kaçınılmaz olanı ertelemek olduğuna karar verdim...
  • kaybettiklerim; lora hanımları göremedim çok fazla,perşembe günü olacak felaketi ikinci plana attım,günlerdir uyumuyorum,sırt ağrılarım inanılmaz boyutlara ulaştı,masa lambam tayyar artık uzatmaları oynuyor sönmeden günler geçirdiği için,sinir ve stressten neler yaşadığımı ve yaşattığımı biliyorum.

vazgeçtim...liste uzuyor yoksa ve iyice moral bozucu olmaya başladı...

biliyorum evet... bunları, benzer dönemler geçiren herkes tanıyor.hepimiz, bu yolları yaşadık veya yaşıyoruz..ama bırakında birazcık ben mızmızlanayım..bu özelliğim alınmış bir hayat sürdüm....sanırım acısını çıkartmam lazım yoksa ben bu hayatın tamamını çıkartamayacağım

uyumayacağım,bekliyorum uyanmasını...yanında uyumak belki beklediğim

uykusuzluk




çok büyük hışımla ve çok kararlı yattım yine,gözlerim yatağı kesip duruyordu zaten saatlerdir...peki neden yine buradayım? bu ışık kaynağının karşısında..




sabah çok çok erken saatlerde zaten kalkıcam ama bakıyorumda zaten artık geceden geriye kalan pek fazla bir şey yok bana,her zaman olduğu gibi.adım mı acaba beni buna sürükleyen,uyumamak daha doğrusu uyuyamamak benle nereye kadar devam edecek yolculuğa...bir tek rahatça uyuduğum yer var,ama şimdi uzakta sayılır aslında dakikalarla ölçülen ama gerçekte ulaşması çok zor olan bir uzaklıkta.pardon pardon aşk'ı anlatmayacaktım henüz,daha erken onu dinlemeniz için.biraz daha öğrenin bir şeyler ve tanıyın bu oyunun kahramanlarını.




sessizlik..sonra gelen bir titreme..yok üşümekten değil çünkü öyle bir sıcak var ki zaten mümkün değil..bu daha farklı metalik bir titreme..hımmm telefonmuş...masum küçük sessiz harflerle yazılmış bir mesaj..uyku kokuyor mis gibi.özlediğim yerin kokusu bu..rahat uyuyabildiğim tek yerin.




sessizlik..camda kırmızıya dönük ışıklar ve hepsi açıklanabilir nesnelerden vuruyor...hiç mit'ler yok bu durumda veya şehir efsanelerine konu olacak ilginç hikayeler taşımıyor ışıklar,herkes uyumuş ve ben yine onları bekliyorum.




sessizlik..kırmızı bir bardak ama kocaman,bana çok şeyde eşlik ediyor,üşendiğimden mi sevdiğimden mi bilmiyorum ama çok şeyi onda yaşıyorum..lezzet denir heralde adına..küçük kara balık vardı behrengi'nin sanırım bu da benim küçük kırmızı bardağım...






ara


ara verdim,günlerdir devam ettiğim bir şeye.on dakika diye başladım ama galiba yarım saati geçti.içimden gelmiyor ki.en büyük sorun bu ve ben nasıl aşacağımın bilincinde değilim.yapmam gereken çok az şey var,yapabilecekleriminde farkındayım ama neden böyle bir bıkkınlık var.son olması mı neden yoksa benim artık başlangıcı hatırlayamayacak kadar kör olmam mı...


toplu ulaşım araçlarına benziyor bu msn ve türevleri.nasıl arada insan kalabalıkta olmaktan hoşlansa da aslında hep tek başına olmaktan yanadır. başkaları ile görüşmek buna benziyor,arada yapılması gereken ama beni çok hızla sıkan bir durum.o yüzden sanki artık çok açmıyorum.yorumdum evet evet ben gene bu yoruldum kelimesine taktım

düşüncelerden sıyrılmak

arpacı kumrusu gibi düşünmeye başladım ben.sürekli aynı şeyleri,hiç bir değişiklik yapmadan düşünüyorum üstelik.insanlara bunun yanlışlığını anlatıyorum,hatta pek çok konuda vaazlar denebilecek konuşmalar yapıyorum -ki eminim sıkıyorum insanları- ancak hiçbiri kendimi etkilemiyor.ne istediğimi biliyorum belki evet ve adına bir parça huzur deniyor ama nasıl sağlanır konusunda hiç bir fikrim yok.
bunların hepsi birbiriyle bağlı sanki,insanlar ilişkiler kurar,insanlar kendine bir yer edinir,insanlar sıkılır,insanlar yorulur ve insanlar ölür.arada kalanlarda yemek ve içmek gibi doğal ihtiyaçlardır(ancak içmek kelimesinden ne anladığınız değişebilir). yok yok yanlış oldu bu.aşk var arada.unutulmaması gereken ve herşeye gücü yeten ama konumuz ondan ayrı şuan,çok özel bir günde bundan bahsederiz yine.neyse nerde kaldım,hah,çevremde ben ne zaman kötü olursam insanlarında kötü olmaya başladığını görüyorum.başlarda bunu ''vay be benimle ne kadar ilgililer'' diye gayet saftirikçe karşıladım.sonra baktım ki aslında hiç birşey değişmiyor insanlarda,sadece benim bakış açım sorun.
sonra bakmamaya başladım,son dönemlerde en azından.buna bazı insanlar kelime olarak ''yorgunluk'' diyor ama ben henüz tam ifademi bulmuş değilim.
adamın biri bir gün diye başlayan fıkralarda ki gibiyim ve nedense bu adam hiç istediklerini yapamıyor.her zaman ve her zaman bir eksik yan çıkmalı ki ona yakışsın,onun olduğu anlaşılsın.


zaman bazen çok hızlı akarken neden olmaması gereken anlarda çok yavaşlıyor.bakıyorum insanlara bazı şeylere seviniyorlar veya bir topluluğa anlatıyorlar fikirciklerini.aşağılamak için değil bu tabir ama gerçekten çok basit düşünüyor bazı zamanlarda insan denen minicik sevimli şey.

rubik küpünü hiç çözmeye çalışmamış biri olarak sanırım bu bulmacalarıda zamana bırakıp bir daha hiç dönüp bakmayacağım.yada bilmiyorum belli olmuyor ki.


hayatıma yön vermiş tüm an'lardan payıma düşeni yaşıyorum

26.11.2006

ilk gelen


bende tekrar yazmaya karar verdim.üstelik bu kadar sıkıntılı bir döneme denk geldi.bilmiyorum kimler okur yada kimler önemser ama burda alt metinler altında yatan benden bahsedeceğiz.


ilk hikaye için biraz zaman geçmesi lazım,hazır ve zamana sahip biri olmalıyım.belki bugün yada belki hiç bir zaman.


şimdi ise bir mesajla gelen enteresan sıcaklığı yaşıyorum,beklemek hem zor hem eğlenceli.ne olacağını bilmeden beklemek ızdırap.bakalım,hayat ne kadar acaip göreceğim galiba.
ayrıca bu resimi yapan eller hakkında olacak belki.çünkü hayatımın en büyük parçasını oluşturuyor hali hazırda.
masal tadında olmasını dilediğim,ama olmayacağını bildiğim bir yer burası.sonuna kadar yazabilmek dileğiyle.