such a lonely dayand it's mine
the most loneliest day of my life
such a lonely day
should be banned
this day that i can't stand
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
shouldn't exista day that i'll never miss
such a lonely day
and it's mine
the most loneliest day of my life
and if you go, i wanna go with you
and if you die, i wanna die with you
take your hand and walk away
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
the most loneliest day of my life
such a lonely day
and it's mine
a day that i'm glad i'm not survived
30.12.2006
geçmişe yolculuk
15.12.2006
seçim
istediğini tercih eder insan.özlediğini,görmek istediğini yada önem verdiğini.üzerine titremek,alakalı olmak değil mi iki insanın birbirine verebileceği en güzel hediye. herşeye zaman ayırlamalı elbette ama günlercemi sürmeli bu..
hava çok bulutlu,ay var gökyüzünde ama kalmış camların arkasında.zaman geçmiş üzerinden en son güzel geceden...ay var gökyüzünde ama hava çok bulutlu..en kötüsüde ne yaptığını bilmemek
biraz ilgi,biraz alaka ama hepsi şefkat sosunda
10.12.2006
9.12.2006
o fortuna,velut luna
bir insan neden sever..nasıl anlatır yada düşüncelerini karşısında duran ve hiç kıyamadığı varlığa..bizim hakkımızda birşeyler diye mi başlamalı söze yoksa hiç sesleri kullanmadan sadece hissetmeye mi çalışmalı zamanı,hayatı ve yaşananları...
mutluluğun kaynağı nedir yada insan hayatında..onun yüzünü güldüren mi yoksa görmeden duramadığına sahip olmak mı..
çok soru var aklımda böyle ve buna benzer binlerce..asla doğru zamanda sorulmuyorlar galiba..ben doğru olan mıyım yoksa doğru olmaya çalışan mı..bir insandan bunun cevabını nasıl alabilir acaba insan..üstelik başında ve sonunda aynı türü konuşurken nasıl farklı anlaşır aynı dile sahipken..
nereden ve nasıl başlamalı bu uzun masala acaba....
bir varmış bir yokmuş belki çok uzak belki çok yakın ama asla görülmeyen bir hayat varmış..çok enteresan bir kahramanmış bu bizim ki.çok değişmez sabit fikirleri,güçlü görünmeye alışmış ama aslında çok yorgun bir kalbi,tüm bunların yanında anlatamadığı bir aklı varmış.pek çok şeyi doğru bildiğini sanır ama pek çok defa hayal kırıklığına uğrarmış..en çok kendini anlatamadığı anlar sıkılır hatta bu onu sinirlendirir böylece daha çok anlatamazmış..onun yaşadığı topraklarda pek çok insan varmış..ondan çok daha iyileri ve çok daha kötüleri.iyi insanlar varmış çevresinde ama onlarda anlamazmış söylemek istediklerini.peşin kararlar verirlermiş onun hakkında.hatta o yokmuş akıllarında ,onun şeklinde düşünceleri varmış aslında.hayat ağır yüzünü çok göstermemiş belki ona.ama gördükleri ve yaşadıkları aklında pek çok fikir oluşturmuş.bu fikirler onun ağrılığından çok daha ağırmış hesaba vurulunca.biri varmış hayatında ve hiç olmadığı gibiymiş o.bir zamanlar hayal ettiği oymuş meğerse ve onun kendine yüklemediği kadar anlam yüklermiş kendi çapında.ama demiştik ya anlamazmış insanlar onu..ne kötüymüş ki kendini anlatamazmış ona,hep düşünmediği şeyler olurmuş aralarında.acımasızmış biraz karşında ki çok kolay kararlar verirmiş ve kahramanımız verilen kararlara şaşıramazmış bile..hayal edermiş bazen,başka hiç bir insan olmasa yanlarında nasıl olur du diye..fark etmiş ki insanların onun için önemi yok..tek onun önemi varmış ama bu kadar nasıl sevmiş onu anlamazmış..insanlar kahramanımız için asla derlermiş.asla sevmez asla birine bağlanamaz.ama hayat ve olmayan şeyler ülkesinde bunlar çok yersizmiş.neyse gel zaman git zaman hayat ona aşk'ı getirmiş.beklendiği gibi beklenmedik anda olmuş.ona çok yakışmış aslında,asla normal değil hep farklı olmuş..ilerleyen zaman içinde pek çok sorunla,pek çok dertle uğraşmışlar..kahramanımız kolay yıkılmazmış ama yıkıldığı bir tek yer varmış..onun koruması için kıza vermiş ve istediğini yapabileceğini söylemiş..kız onu çok mutlu etmiş çoğu zaman, bazende çok kötü kullanmış hediyesini..ama zaten böyle değil mi demiş hayat.zamana inanmış kahraman ve dayanmış zamana..kendini düşünmüyormuş aslında,tüm iyi dilekleri onunlaymış ve onu gerçekten sevmiş..üzüldüğü konularda ondan çok üzülmüş,onun mutlu olmasını dilemiş her zaman..ve hep umut etmiş...bir gün kendini anlatabileceğini.hikayeler yazmış aklında hep başrolü onun olmuş ve hep sonu güzel bitmiş...çünkü asla bir son olmamış..
5.12.2006
küçük notlar
merhamet zorla olmaz,gökten yağan yağmur gibidir..iki taraftan da
kutsaldır..w.s.
3.12.2006
2.12.2006
can sıkıntısı ve yol üstü
soyluluk,hemen her mezar taşına yazılan,bizi tutsak eden bir sözcüktür
sadece.aldatıcı ölü bir ganimettir.shakespeare
yazımızın bu sözle alakası yoktur,şekspir sevenler için son çıkış sağda.
canım sıkılıyor demek ne kadar kolay,en küçük işsizlikleri veya hayattan bıkmayı böyle açıklayabiliyoruz.ne yaptığımızın farkında olmadığımızdan bu.bilinçli yaşasak elimizde olanı,başımıza gelen dertleri katagorilere ayırabilir ve onların çözümleri için daha kolay fikir üretebilirdik...
aslında garip bir ön yargım var.''ben çözemiyorsam kimse çözemez''..evet çok narsist,çok kendini beğenmiş ve çok saçma değil mi ? haklısın öyle.ama benim açımdan bakmak lazım bir de olaya.zaman herkesi aynı etkilese karakter denilen olgu hiç bir fark gözetmeksizin fabrika işi olurdu.tek düze hayatlar ve tek düze insanlar dünyasında yaşardık.bu farkları oluşturan bizim karakterimiz ve onu oluşturan yaşam olduğuna göre benim bu fikri edinmemi sağlayan düz mantıkla hayattır.
hayat kelimesi her kullanıldığında bir acılar çocuğu izlenimi vermekle birlikte çok farklı aslında.beni hayat böyle yaptı derken aslında biz ve 6 milyar civarı insanın belki tek ortak özelliğinden bahsediyoruz.
neyse konu çok dağıldı.toplayalım...can sıkıntısının temelinde yatan gerçek bence paylaşım ve sessizlik.insanın uzun zaman boyunca içini döktüğü veya saçma sapan herşeyine ortak olan insanlardan mahrum kalması can sıkıntısına giden yolun kilit taşlarından hatta +5.00 km tabelalarından..sürekli düşünmek aslında hayal gücüyle desteklenirse inanılmaz yaratıcı sonuçlar çıkarsa bile tercihimiz yerinde ve kararında yaşamak...
can sıkıntısı özellikle bilindik nedenleri olmayan şekilde ise başa büyük bela.sanki hergün pazar93 izlenecek olan o zamandan kalmış,caresiz,şaşkın ve bulutlu havada ki günler gibi.üstelik değiştirmek için yaptığınız şeylerden değil zevk,aldığınız tek şey daha fazla bunalım.
neyse yol üstü kelimesine gelmeden yol üstü olmadığım gerçeği ile karşılaştım..en azından bu gecelik.
devam edelim;
hayatı neresinden tutmuş olursanız olun ilk yapmanız gereken kendinize hep bir şans verebilmek.herşy için bir şans verin.başarısız olmak içinde,herkesi etkilemek içinde...denge,balans,ying-yang vb. hepsi bunu anlatmaya çalışıyor.
zeytinyağlı dolmakalem
çok bezgindi kardeşimin sesi,son 10 yılımda herşeyde benim yanımda olan insanın ona hiç yakışmayan bir ses tonu vardı.sordum neden böyle oldu diye bana yorulduğunu söyledi.üstelik tam bende buna benzer şeylerden bahsederken kendime.burada olabilseydi çok farklı bir hayatım olurdu bunu biliyorum,gerçekten yakınmaya zamanım bile olmayabilirdi ama uzakta olması değil bizim durumumuzun nedeni..zamanın gereğinden hızlı alıp götürdükleri..
neyse bunalım yapmayacağım bu sefer.fark ettiğim üzere kalem hastalığı var bende..hani ilkokulda kızların 20 çeşit kalemi olurdu kalem kutularında,işte biraz ona benziyor.rengarenk değil elbet hepsi ciddi renklerde ama gerçekten çok fazla.bambaşka nedenlerle kırtasiyeye girip sadece kalem alıp çıkan biriyim hatta..bu biraz bayanların ayakkabı sevgisine benziyor sanırım..
ama favorim dolma kalem,yazı yazmanın keyfi gerçekten farklı onunla ve gidip cross classic century alabilirim hiç gözümü kırpmadan(tabi baya bi beklemesi gerekiyor)..hani gs mezunlarında böyle bir adet vardır,dolmakalem kullanırlar ama biliyorum ve eminim ki hiç biri benim kadar keyif almıyordur.mutlu oluyorum onunla yazarken ötesi var mı ?
yine hava kararıyor..oysa uyanalı bir saat oldu daha,günü bu kadarcık yaşamam üzüyor olsa keske..evet erken kalkıp sabahın keyfini çıkartmak güzel ama gecenin sessizliğide başka cezbediyor insanı..en azından yalnız kalmaktan korkmayan insanları...
no one can find me
30.11.2006
duraklama
her şey duraklar bence...hatta bunun zamanı bile vardır denebilir.herhangi bir örneğin çeşitli aşamaları bitirdikten sonra kaçınılmaz sonu durakmaladır.tabi ki konu gelip çatmak zorunda ilişkilere..
üstelik aşk'ta yaşanan duraklama insanın tüm hayatını,anını ve geride kalanları donduruyor.inanamamazlık başlıyor herşeye ve hiç bir şeye..zor değil mi ? evet kesinlikle çok zor.ama güçlüyüz biz.hayatta böyle olmak zorunda olan insanlar vardır.her şart ve koşulda biraz diğer insanlardan farklı olmak zorunda olanlar..şimdi nasıl oluyor bu ? şöyle ki;
öfffffffff çok saçma yazdım bence ama silmeyeceğim..
yeniden başlıyorum..
fıkraları kim yazar mesela ? fıkra denen ve bizi yeri gelip dehşet güldüren şeyleri yazanlar belki de dünyanın sayılı somurtkan insanlarından ama yetenekleri bunu yapabilmelerine izin veriyor.yetenekleri olan insanlar demiorum çünkü her insanın yeteneği vardır ve bazılarının ki bariz açıkta diğerlerinin ise hafif dondurulmuş bekler haldedir.
benim yeteneklerim ne merak etmiyor değilim.çünkü şu yaşımda hala ''ben şunu çok iyi yaparım'' dediğim şeylerden emin değilim..ve bir cümlede bu kadar çok ''ş'' kullanmaktanda aynı oranda mutsuzum..neden bak bunu da bilmiyorum..olsun benim bilmediğim sorularım var ve çoğu insandan daha özel yapar bu beni...hayatta çözemem gereken basit,saçma ama yine de ''benim'' olanlar var ve bu özünde iyidir..
başlık duraklama ama anlatacak bir duraklama yok..yaşanan kötü anları geride bırakmaya karar verip sonra buraya yazmayı doğru bulmayanlar grubundayım..insan geride bırakmayı bilmeli yoksa asla içine düştüğü bunalımdan ve kara küçük kutudan kurtulamaz.
hikayelerin hep bir girişi vardır ama bazı hikayelerde giriş hem çok uzun ama hemde çok ani olur.bilmem hiç duydunuz mu? öyle hikayelerdir ki gerçekten aşk kokar..buram buram hatta öyle denir..zamanı çok ilginçtir,ani ve şaşırtıcı ama beklenendir bir yandan..uzun zamandır beklenen..işte böyle ilişkiler bazen duraklar bence..duraklamak hep son değildir hatta belki bir yenilenmedir.ve devamında gelen iyi haberler varsa...
sabretmek evet hem çok zor hemde çok bunaltıcı bir iş ama insan yavaş yavaşta olsa güzel bir değişim gördüğünde ağzı kulaklarına varıyor..nasıl anlatacağını ve neler diyeceğinden emin olamıyor..ama olsun karşında ki anlar sen hiç merak etme..ne kadar gerçek seviniyorsan senden yayılan o duygu o kadar hissedilir oluyor..bkz: doğru orantı
karşılığını vermeden ne yazık ki hiç bir şey olmuyor..ve keşke karşılık her zaman maddi olsa..verilen duygu ve düşünceler çok ağır kalıyor paranın insana verdiği zarar yanında..yıllar ve belki bir hayat çalıyor sinsice...biri için verilen kavganın böyle bitmesi evet çok üzücü ama gerçekten elde ettiğin,bundan mutlu olduğun biri için verilen bu kavga aynı zamanda çok lezzetli..
hayat bir oyun ve biz kötü oyuncularız..öyle olmasa yazılar yazmaz,kendimizi ve aklımıza gelenleri açıklamak istemezdik..iyi oynasak sessiz ve derinden,kimseye çaktırmadan yaşar,her şeyi içimizde çözerdik.....ve bu yazdıklarım saçma bir bakış açısının ürünüdür not ediyorum..
bildiğim ve öğreneceğim herşeye dair dayanma gücü belki acımasızlıkla elde ediliyor ama acımasız olmak insanı sevgiden mahrum bırakıyor...iki ucu boklu olsa keşke değneğin..böylece biz sadece elimizle tutmak zorunda kalırdık..
28.11.2006
27.11.2006
tesadüfler hayatı
1.5 saat
evet bir günde benim keyfime ayırıp uyuyabildiğim -ki uyumak artık bir keyif bir lüks- saatin süresidir bu rakam.günlerdir çalıştığım,uğruna pek çok şeyden feragat ettiğim sınav denilen hadisenin son anda ertelenmiş olması ve ilginç şekilde benim ne tepki vereceğimi bilememem...sevinmeliyim sanırım,yok yok önce gelin bir kazandıklarım kaybettiklerim listesi yapalım
- kazandıklarım; evet uzunca bir düşünmeden sonra kazandığım tek şeyin kaçınılmaz olanı ertelemek olduğuna karar verdim...
- kaybettiklerim; lora hanımları göremedim çok fazla,perşembe günü olacak felaketi ikinci plana attım,günlerdir uyumuyorum,sırt ağrılarım inanılmaz boyutlara ulaştı,masa lambam tayyar artık uzatmaları oynuyor sönmeden günler geçirdiği için,sinir ve stressten neler yaşadığımı ve yaşattığımı biliyorum.
vazgeçtim...liste uzuyor yoksa ve iyice moral bozucu olmaya başladı...
biliyorum evet... bunları, benzer dönemler geçiren herkes tanıyor.hepimiz, bu yolları yaşadık veya yaşıyoruz..ama bırakında birazcık ben mızmızlanayım..bu özelliğim alınmış bir hayat sürdüm....sanırım acısını çıkartmam lazım yoksa ben bu hayatın tamamını çıkartamayacağım
uyumayacağım,bekliyorum uyanmasını...yanında uyumak belki beklediğim
uykusuzluk
ara
düşüncelerden sıyrılmak
arpacı kumrusu gibi düşünmeye başladım ben.sürekli aynı şeyleri,hiç bir değişiklik yapmadan düşünüyorum üstelik.insanlara bunun yanlışlığını anlatıyorum,hatta pek çok konuda vaazlar denebilecek konuşmalar yapıyorum -ki eminim sıkıyorum insanları- ancak hiçbiri kendimi etkilemiyor.ne istediğimi biliyorum belki evet ve adına bir parça huzur deniyor ama nasıl sağlanır konusunda hiç bir fikrim yok.
bunların hepsi birbiriyle bağlı sanki,insanlar ilişkiler kurar,insanlar kendine bir yer edinir,insanlar sıkılır,insanlar yorulur ve insanlar ölür.arada kalanlarda yemek ve içmek gibi doğal ihtiyaçlardır(ancak içmek kelimesinden ne anladığınız değişebilir). yok yok yanlış oldu bu.aşk var arada.unutulmaması gereken ve herşeye gücü yeten ama konumuz ondan ayrı şuan,çok özel bir günde bundan bahsederiz yine.neyse nerde kaldım,hah,çevremde ben ne zaman kötü olursam insanlarında kötü olmaya başladığını görüyorum.başlarda bunu ''vay be benimle ne kadar ilgililer'' diye gayet saftirikçe karşıladım.sonra baktım ki aslında hiç birşey değişmiyor insanlarda,sadece benim bakış açım sorun.
sonra bakmamaya başladım,son dönemlerde en azından.buna bazı insanlar kelime olarak ''yorgunluk'' diyor ama ben henüz tam ifademi bulmuş değilim.
adamın biri bir gün diye başlayan fıkralarda ki gibiyim ve nedense bu adam hiç istediklerini yapamıyor.her zaman ve her zaman bir eksik yan çıkmalı ki ona yakışsın,onun olduğu anlaşılsın.
zaman bazen çok hızlı akarken neden olmaması gereken anlarda çok yavaşlıyor.bakıyorum insanlara bazı şeylere seviniyorlar veya bir topluluğa anlatıyorlar fikirciklerini.aşağılamak için değil bu tabir ama gerçekten çok basit düşünüyor bazı zamanlarda insan denen minicik sevimli şey.
rubik küpünü hiç çözmeye çalışmamış biri olarak sanırım bu bulmacalarıda zamana bırakıp bir daha hiç dönüp bakmayacağım.yada bilmiyorum belli olmuyor ki.